Bilgisayar bağımlılığının tedavisinde hastanın katılımı önemli. Diğer bağımlılıklara nazaran hastanın durumunu daha kolay kabul edebilmesi, doktorların işini kolaylaştırıyor. Kalıp değil, kişiye özel tedaviler uygulanıyor. Önce bilgisayarın kişinin hayatındaki yeri tespit ediliyor. Psikolojik, biyolojik, sosyal patolojiler varsa belirleniyor. Eğer bir sosyal çekilme, sıkıntı varsa antidepresan kullanılıyor. Daha çok da davranışçı terapi uygulanıyor. Hastanın internete girme saati azaltılarak, yerine keyif alarak yapabileceği başka alışkanlıklar ikame ediliyor.
Kadın ve erkeklerin internetteki tercihleri birbirinden farklı. Kadınlar daha çok alışveriş sitelerinde vakit geçiriyor, erkekler ise oyun, kumar ve cinsel içerikli siteleri tercih ediyor. Çocuklar bilgisayarda en çok oyun oynuyor. Chat ise her yaş grubuna hitap ediyor. Prof. Beyazyürek, çocuklar için bilgisayarın çok ciddi bir tehdit olduğunu düşünüyor: “Özellikle çocuklar ortaokuldan önce bilgisayar başına kesinlikle oturtulmamalı. İnsanı insan yapan en önemli özellik soyut düşüncedir ve bu yetenek dokuz yaşına kadar şekillenir. Soyut düşüncenin henüz tamamlanmadığı bir dönemde çocuğun önüne bilgisayar gibi bambaşka bir dünya koyduğunuz takdirde yeteneği gelişemez ve robotlaşır. En azından 8-9 yaşına kadar aileler bu konuda dikkatli davranmalı.” Ebeveynin, “Ne güzel, çocuğum bilgisayar kullanıyor” sevincinin de anlamsızlığını ortaya koyuyor Beyazyürek’in ifadeleri. Zira akıl hastalıklarının büyük bölümü de soyut düşüncenin bozulmasıyla başlıyor.
Peki bu durum karşısında nasıl bir tedbir geliştirmeli? Psikiyatr Genç, bağımlılık sorununun çözümünün genel bir devlet politikası olması gerektiğini düşünüyor. İnsanların bilinçlendirilmesi, bu yönde atılacak en önemli adım. Böylece kişisel ‘farkındalık’ arttığı için tedavi ihtiyacının doğması da sağlanacaktır. Psikolojik desteğin de ihmal edilmemesi gerekiyor.
Şüphesiz burada en büyük iş, kişinin kendi iradesine düşüyor. Saatlerce açık tuttuğu bilgisayarında açtığı her pencerenin içinden geçerek bilmediği bir yönde ilerlemektense daha ‘tutumlu’ bir tavır takınmak gerekiyor. Aksi takdirde bilgisayar içinde sanal bir dünya kuruyor kişi kendine ve bu, dışarıdaki hayattan hem psikolojik ve nadiren de olsa fiziksel bir kopuşa dahi sebep olabiliyor. Bu durum karşısında söylenebilecek tek söz kalıyor: “Değer miydi?”